MARTNISAN2024 Zekeriya Şimşek
Süreyya Berfe Kitaplığı
Süreyya Berfe Kitaplığı Şiirimizin yaşayan ustalarından Süreyya Berfe’yi 09 Ocak 2024’de kaybettik. Berfe, uzun yıllardır İzmir’de yaşıyordu; önce Foça’da sonra Urla’da. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İlkdördün Kültür Ve Sanat Vakfı (K.T.2017) ile işbirliği sonucu Berfe’nin altmış yılı aşkın birikimini (dergi ve kitaplarının yanında el yazısı notları, defterleri, fotoğraf-saat-çanta-kalem gibi özel eşyaları) kütüphanesiyle birlikte sahiplenerek 30 Kasım 2023’de Tarihî Havagazı Fabrikası içinde “Süreyya Berfe Kitaplığı”nı ziyarete açtı ve şairi İzmir’in demirbaş defterine kaydettirdi. Birçok yazarımızın/şairimizin adının oturdukları/doğdukları evin kapısına asılan bir plaketten ibaret olduğu vefasızlık örneklerimize karşılık önemli bir sahiplenmedir bu. Süreyya Berfe’nin şairliği; 1969’da Gün Ola ile başlayıp 2023’de Attilâ İlhan ve Yunus Nadi şiir ödüllerine değer görülen Yavaş Yavaş Bilemiyorum (2022, YKY Yayını, 68 s.) ile son bulan on üç kitaplık bir serüven. Berfe yazın yaşamında şiirden başka türe yüz vermez. Bir şair ki! Sözcükler ülkesinin bilgesi. Emekli olduktan sonra İstanbul’dan ayrılır, 2002’de Foça’ya yerleşir; yıllar içinde Foça’nın turistik popülaritesinin artmasından rahatsız olur ve 2005 itibariyle Urla’ya göç eder. Kısa özgeçmişiyle; asıl adı Hikmet Süreyya Kanıpak’tır. (1965 sonrası Süreyya Berfe imzasıyla yazar.) Nermin Hanım ile Fransızca öğretmeni Metin Kanıpak’ın oğlu olarak 1943’de İstanbul’da dünyaya gelir. Baba tarafından Atatürk ile kan bağı olan Selanik mübadili bir aileye mensuptur. Çanakkale Lisesi’nden (1960) sonra iki yıl Hukuk, dört yıl Felsefe okur. Eşi Ümit (ö.1987) ile sınıf arkadaşıdır. Bir oğulları (Boras, d.1970) olur. Eşini 46 yaş gibi çok genç yaşta kaybedişi, sonraki yaşamını derinden ve olumsuz etkiler. Uzun yıllar yayıncılık ve reklamcılık sektörlerinde çalışır. İlk şiiri 1961’de Zeren dergisinde yayımlanır. 1966’da Kasaba şiirinin Türkiye Millî Talebe Federasyonu Kültür Yarışması Şiir Dalı Ödülü’ne değer bulunmasıyla tanınır. Yanı sıra; Cemal Süreya (1991), Behçet Necatigil (2002), Orhon Murat Arıburnu (2002), Ceyhun Atuf Kansu (2009), Melih Cevdet Anday (2011), Bozcaada Homeros Emek (2011), Pen Yazarlar Derneği (2019) ve İzBB Emek (2023) şiir ödüllerine değer görülür kitapları. İlk kitapları Gu¨n Ola ve Savrulan (1971) toplumcu gerc¸ekc¸i ve politik tavır koyan şiirlerden oluşur. İlk şiirlerinde İkinci Yeni’nin etkisiyle soyutlamalara eğilim duyar. 1966’dan sonra, halk şiirinden beslenen yeni bir şiir dili kurar. Gün Ola’da, kısa süreli deneyimlediği Anadolu köyünü, ağıtların ve türkülerin temalarını yeniden şiirleştirir. İkinci kitabında Meksika’ya savrulur, sosyalist imbikten geçirir dizelerini. 12 Eylül dönemine rastlayan üc¸u¨ncu¨ kitabı Hayat ile S¸iir (1980) ile makas değiştirir; doğaya yakın şehre uzaktır. Şiirin nutukçu ve hamasi tuzağından kurtulup kırgın bir tonla gündelik yaşama dokunmaya başlar. Berfe’nin şiiri, sağlam gözlemlerle örülmüş, sıcak ve içtenlikli bir hava içinde okuru avucuna alarak gelişir: Ufkun Dışında (1985), Şiir Çalışmaları (1992), Ruhumun (1998), Nâbiga (2001), Seni Seviyorum (2002), Foklar Söyledi Ben Yazdım (2005), Çıkrık (2008), Seferis ile Üvez (2010), Her Gölge Titrer (2017). Ayrıca; İlkokullar İçin Matematik (1976), Çocukça (1982) ve Eksik Alfabe (2003) adlı çocuklar için şiir kitapları yayımlar. Teknolojinin dayatmalarına karşı doğa-insan uyumunu gözeten Berfe, yaşama sevinci-insan ömrünün kısalığı-hak ve sevgi arayışı üçgeninde ilerleyen şiir serüveninde kimi/kısa etkileşimlere karşılık o¨zgu¨n bir çatı kurmuştur. Sanatçı-aydın ayrımını önemserim. Sanatçı (edebiyatçı dâhil) ile aydın (entelektüel/münevver) aynı vücutta buluş(a)maz. Sanatçı net kişiliktir, aydın ise muğlak/brüt. Sanatçı içinden çıktığı topluma aittir. Aydın, kendini toplum-üstü (ötesi) konumlandırır; başka toplumlara entegre olmak derdi heybesindedir. Sanatçı militandır, aydın modern/avangard. Sanatçı yerele yaslanır, aydın evrensel diye tutturur. Berfe, sanatçıdır. Tersi kıyamettir, bilir. Berfe’nin şiire getirdiği farklı ses ve duyarlık; son beş kitabında Ege’yi lirik harmanlayışını tekil anlatım biçiminde şiirsel izleklere taşımasıyla derinlik kazanır. 1965-2008 yılları arası toplu şiirler kitabının adıyla ironik bir mütevazılığı vitrinine taşır; Kalfa (1999). Bunu hep yapar Berfe; kısık sesli homurdanır. Aksi ve yalın! O, Şiir Çalışmaları’nın şairidir. “Sözcük cambazlığı” dediği haiku’yu da sever. Kısa söyler ne söylerse. “Yalnızlık dili”yle söyler. “Sessizlik dili”yle söyler. Yalnızlıgˆına ortak etmeden, sağlam bir duruş ve canhıraş ama tela^s¸sız söyler. Tavrını koyar, Evet’i ve Hayır’ı her zaman aynı sakinlikle so¨yler. Yas¸amında ve s¸iirlerinde yapaylıgˆa yer vermez. Sessizdir. Kimseye s¸irin go¨ru¨nmek değil görünmek derdi yoktur. Attilâ I·lhan’dan* emanet ifadeyle “o¨zcu¨ ve imgeci” bir şairdir! Kendine, şiirine dair konuşmaktan hoşlanmayan Berfe, dizelerinin aralarında ipuçları bırakmayı sever. Tek tematik şiir kitabı diyebileceğimiz Seferis ve Üvez’den şu dizeler Berfe adıyla özdeşleşmiştir: Nasıl biri diye sorarlarsa Beni baharı ve şiiri sever de Bir şair nasıl yaşar? Sorunun cevabı Türkiye’nin özgün az gelişmişlik haline referanstır. Sorunun cevabı bir başka sorudur çünkü: Edebiyatçılarımızı/sanatçılarımızı güzel yaşatabiliyor muyuz? Koskocaman bir hayır! Hayat haklı/hakkı olanlara doğru akmıyor; onlarında minneti yok zaten! Yaşamı bireysel sorumlulukla kuşanmak, hayat bilgisinden öte hayal bilgisi gerektiriyor çünkü. “Süreyya Berfe Kitaplığı”nı ziyaret edin lütfen…
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.